Geçmişten Günümüze Makamların, Usullerin ve Formların Modern Bir Keşfi
Kuramsal olarak kendine özgü makamsal anlayış (dizileri olan), form ve usullere (ritim kalıpları) sahip ekolleri ve dönemleri olan, notasyonu ayrıntılı olarak belirtilmiş, değiştirilemeyen, zamana ve dönemlere yayılmış müziktir. Her dönemin kendine özgü bir kimliği vardır ve olduğu gibi korunur.
Besteci denilen kişilerin belli bir kuramsal yapı içinde verdikleri eserlerin bir gelenek haline gelip çağlar ve dönemlerin ötesine geçmesidir. Sanat müziği, hem kuramsal hem de icra açısından belirli kurallara bağlıdır.
Orta Asya, Selçuklu ve Osmanlı coğrafyaları ve dönemlerinden günümüze gelen, tek sesli olarak gelişen, kendine özgü makamsal anlayış, usul yapısı ve formlara sahip sesli ve sözlü Türk sanat türüdür. Tarihsel kökenleri ve gelişimiyle derin bir kültürel mirası temsil eder.
Farabi'den Timurlenk'in ölümüne kadar geçen bu süreç, Türk müziğinin kuramsal temellerinin atıldığı ve yazıya aktarılmaya başlandığı bir döneme işaret eder. Safiyüddin'in "Şerefiye" adlı eseri, bu dönemin en önemli kaynaklarındandır. Mevlevi Tarikatı'nın müziksel faaliyetleri de dikkat çeker.
Osmanlı sultanlarının müziği desteklediği bu süreçte, Abdülkadir Meragi gibi büyük kuramcılar yetişmiştir. Batı notasyonunun ilk örnekleri Ali Ufkî'nin "Mecmua-i Sâz-ü Söz" adlı eserinde görülürken, Prens Dimitri Kantemir ise geliştirdiği nota sistemiyle yüzlerce eserin günümüze ulaşmasını sağlamıştır.
Itri'nin bestecilik dehasıyla zirveye ulaşan bu dönem, III. Selim'in müzik alanındaki desteğiyle daha da parlamıştır. Şeyh Abdülbaki Nasır Dede ve Hamparsum Limonciyan gibi isimler, notasyon sistemlerinin geliştirilmesinde önemli rol oynamışlardır. Batı müziği etkileşimleri bu dönemde belirginleşmeye başlamıştır.
Dede Efendi'nin büyük etkisiyle şekillenen bu dönem, bestecilerin daha küçük formlara, özellikle de şarkı formuna yöneldiği bir geçiş sürecidir. Dede Efendi'nin yüzlerce bestesi günümüze ulaşmıştır. Dönemin sonlarına doğru Hacı Arif Bey, romantik döneme kapı aralamıştır.
Hacı Arif Bey ile başlayan bu dönemde, besteciler halka daha yalın, duygusal ve milli temalı eserler vermiştir. Şarkı formu popülerliğini artırmıştır. Rauf Yekta, Hüseyin Sadettin Arel ve Dr. Suphi Ezgi gibi isimler kuramsal çalışmalara ağırlık vermişlerdir.
Hüseyin Sadettin Arel ile başlayan bu dönem, Türk müziğinin kurumsallaşma ve modernleşme sürecidir. Konservatuvarlar kurulmuş, batı müziği sazları ve formları daha fazla entegre olmuştur. Meşk geleneğinin yerini modern eğitim metotları almaya başlamıştır.