Ana sayfa » Eğitim » Büyük Müzisyenlerin Ortak Noktası Nedir?
buyuk-muzisyenlerin-ortak-noktasi-nedir

Büyük Müzisyenler

Ünlü caz piyanisti Thelonius Monk henüz 13 yaşındayken Harlem’deki ünlü Apollo Tiyatrosu’nda düzenlenen amatör piyano yarışması elemelerine katılması yasaklandı. Nedeni Monk’un olağanüstü bir müzik yeteneğine sahip olmasıydı. Baktılar ki bu harika çocuk katıldığı tüm yarışmaları kazanıyor; o zaman yarışmalara girmesi engellenmeliydi. Ve öyle de yaptılar..

Monk tartışmasız çok çalışıyordu. Hatta tek bir ders bile almadan kendi kendine notaları okumayı öğrenmişti.

Son yapılan iki çalışma, cazın harika çocuğu Monk’un, başarısını genlerine borçlu olduğunu gösteriyor.

DOĞUŞTAN MI EDİNİLİR, SONRADAN MI KAZANILIR?

Monk’un yarışmaya girmesinin engellenmesi uzun yıllardır tartışılan şu soruyu gündeme getirdi: Başarılı insanlar yetenekleriyle mi doğar, yoksa yeteneklerini sonradan mı edinir? Çok yönlü çalışmalarıyla dikkat çekmiş, Viktorya dönemi bilim insanlarından Sir Francis Galton, yeteneğin kalıtsal bir özellik olduğuna inanıyordu. Ancak Galton bu düşüncesini uç noktalara taşıdı. Bilimselliği tartışmalı “öjenik-eugenics” adını verdiği bir akımın gelişmesine öncülük etti. Öjenik, “seçici çiftleşme” yöntemi ile insan türünün biyolojik yapısının şekillendirilebileceğini savunuyordu. Kısaca belirli yeteneklerin kalıtsal olduğuna inanıyordu.

Daha sonra gelen bilim insanları ise etnik açıdan daha mantıklı görüşleri savundular; hemen hemen herkesin egzersiz-pratik yaparak başarıya ulaşabileceğini öne sürdüler.

BAŞARININ SIRRI ÇOK ÇALIŞMA …

1993 yılında K. Anders Ericsson ve meslektaşlarının yürüttüğü bir çalışma, eğer isterse herkesin çok çalışarak başarılı bir müzisyen olabileceği fikrini ortaya attı. Bu çalışma epey yankı uyandırdı. Araştırmayı yürütenler, büyük müzisyenlerin 20 yaşına kadar ortalama 10.000 saat pratik yapmış olduğunu saptadı. Buna dayanarak müzisyenler arasındaki farkın doğuştan gelen yetenekle bir ilgisinin olmadığını, farkın tamamen yeterli miktarda çalışıp çalışmamaktan kaynaklandığını ileri sürdüler.

Yazar Malcolm Gladwell, 2008 yılında yazdığı kitabında “10.000 saat-kuralı”na vurgu yaparak, müzikte başarının sırrının yalnızca çok çalışmaktan geçtiğini ileri sürüyordu.

…VE GENLER

Ne var ki Michigan State Üniversitesi’nden psikoloji profesörü David Z. Hambrick liderliğinde sürdürülen son bir çalışma, bu görüşe karşı çıkarak, insanların yalnızca kan-ter ve gözyaşı ile başarıyı yakalayamayacağını gösteriyor. Bu görüşe göre en sıkı çalışma temposu bile genlerin yakaladığı başarı şansını sağlayamaz.

Hambrick ve meslektaşı Texas Üniversitesi’nden psikolog Elliot Tucker-Drob, müzik alanında genlerin başarı üzerindeki etkisini araştırmak için 1960’lı yıllardan başlayarak 850 tek yumurta ikizi üzerinde yapılan bir çalışmanın verilerinden yararlandı.

Bu araştırmadan çıkan sonuç, hem müzik başarısının, hem de egzersiz yapma sıklığının genetik bir yönü olduğu yönündedir. Müzik başarısı üzerindeki genetik etkinin dörtte biri tamamen pratik yapma alışkanlığı ile ilgilidir. Belirli genler ve genotipler, koşullar ne olursa olsun güçlü bir çalışma isteği yaratır. Ayrıca diğer genetik etkiler, kulak yatkınlığı, beyin ile parmak uçları arasında doğru, hızlı ve eşzamanlı bir bağlantı kurabilme becerisi olarak da sıralanabilir.

GEN VE ÇEVRE ARASINDAKİ ETKİLEŞİM

Hambrick’in çalışması ayrıca müzisyenlerin başarısının ne yalnızca genlere, ne de çok çalışmaya bağlı olduğunu gösteriyor; önemli olan çevre ve genlerin etkileşimi.. Önceden insanların genlerinin tetiklemesiyle yeteneklerine yöneldiğine, ancak alıştırma ve egzersizlerle genetik etkinin geri plana itildiğine inanılıyordu. Hambrick ise elde ettikleri sonuçların bunun tersini gösterdiğini söylüyor: “Çok çalışan iki insanın başarı düzeylerinde görülen farklılığın genlerden kaynaklandığı anlaşılıyor. Genetik potansiyel, pratik ile ancak güçlendirilir, hiç yoktan var edilemez. Başka bir deyişle insanlar genetik olarak sahip oldukları yeteneği çevresel etkilerle olgunlaştırıp, geliştirebilir.”

GENLER DAHA BASKIN

Stockholm Karolinska Enstitüsü’nden psikoloji bilim dalından Miriam A. Mosing, son araştırmasında genlere daha büyük bir pay biçiyor. Mosing ve meslektaşları müzik alanında pratik yapma eğilimi ile ritim, melodi ve perde gibi spesifik müzikal yetenekler arasındaki bağlantıyı 10.000 tek yumurta ikizi üzerinde araştırdı. Sonuçta pratik yapma eğiliminin % 40-% 70 arasında kalıtsal olduğunu; ne kadar pratik yaparsa yapsınlar ikizlerin müzikal yetenekleri arasında bir farklılık oluşmadığını saptadılar. Mosing bu sonucu şöyle açıklıyor: “Müzikal pratik müzikal yeteneği etkilemez ve değiştirmez. Ve bireyler arasındaki genetik farklılık hem yeteneği hem de pratik yapma yatkınlığını etkiler.”

[xt_go_advt_1]

Bu iki çalışma da müzikal yeteneği baz almış olsa bile, sonuçlar kuramsal olarak yetenek ve yaratıcılık isteyen diğer faaliyetlere de uygulanabilir. Hambrick şu anda bilimsel başarının genetik altyapısını araştırıyor.

ÇALIŞMANIN KISITLARI

Tüm bilimsel çalışmalarda olduğu gibi Hambrick’in çalışması bazı kısıtlar içeriyor. Müzikal alıştırma ve başarı değerlendirmesi “oldukça kaba” bir temele oturtulmuştur ve çalışmaya konu olan denekler, müzikal yeteneklerine göre değil, başarılı ve hırslı öğrenciler arasından seçilmiştir.

Ayrıca hem Hamrick’in hem de Mosing’in çalışmalarında bir konuda “iyi” olmanın tanımı açık olarak yapılmıyor. Başka bir deyişle “teknik açıdan mükemmellik” ile “artistik değerlilik” arasındaki sınırları tam belli olmayan tartışmalı ayırım tam olarak yapılmıyor. Örneğin bazı konserlerde tanık olunduğu gibi virtüözlük hak ettiği övgüyü almazken, göz boyayıcı bir solo seyirciyi ayağa kaldırabiliyor. Hambrick bu konuda şöyle konuşuyor: “Kimse The Beatles ve Rolling Stones gibi müzisyenlerin teknik açıdan ne kadar usta olduğunu tartışmaz. Fakat öyle bir şey yarattılar ki, nedeni bilinmese de insanlarda yankı buldu. Aslında hem ustalığı, hem de yaratıcılığı aynı örnekte ölçmek çok ilginç olabilirdi. Kanımca bu ikisi de genlerle ilişkili, ama farklı genlerle”.

GENETİK ETKİ RAHATSIZ EDİCİ

Yeteneklerimizin genetik altyapımızın etkisi altında olduğunu kabullenmek potansiyel olarak rahatsız edicidir. Bazı müzisyenler mükemmel bir gitar solo ile insanların aklını başından alabilir Fakat Hambrick bulgularını yapıcı olarak görüyor. Bir konuda “iyi” olmak için çok çalışmak yeterli değildir; önce hangi konuda yetenekli olduğumuzu bulmak zorundayız.

Daha da önemlisi çocuklarımız için gerçekçi olmayan hedefler koymaktan kaçınmalıyız. Hambrick bu konuda şöyle konuşuyor: “Bence çocukların farklı şeyler denemesine izin vermemiz gerekir. Böylece hangi konuda iyi olduklarını ve aynı zamanda zevk aldıklarını anlayabilirler. Ama herkesin hemen hemen her konuda uzmanlaşabileceği fikri bilimsel olarak savunulamaz ve bunun tersini yapar görünmek de hem toplum hem de bireyler için zararlıdır.”

Scientific American / Reyhan Oksay / Cumhuriyet BT

http://bit.ly/1qT8nsO

Translate »